HAYAT BOYU YARIŞ VE SONUÇ………….
HAYAT BOYU YARIŞ VE SONUÇ………….
Yaşamak, her zaman bir yarışın içinde olmaktır. Bu yarış içinde öyle mücadele safhaları vardır ki insana zor anlar yaşatmasına rağmen pes etmeden birinci olmak için değil hayatta kalmak için yarış halindedir. Yarış son nefesimizi verene kadar devam eder ama bu esnada dünyaya kapılıp ruhumuzu kalbimizi temiz tutabiliyor muyuz? Beden ve elbise kirliliği su ile temizlenir lakin ruh ve kalp temizliği nefsi dizginlemekle olur. Eski zamanlarda çamaşırlar dere kenarlarında taşa vura vura temizlenirdi, bizde nefsimizi ibadetle dizginleyip adeta taşa vura vura temizleyebiliriz.
Bu zamanda şahsi olarak nefsimize dizgin vurmak yetmiyor, yaşadığımız topraklarda huzurun daim olması için çevremizdeki insanlara yaşantımızla örnek olmamız ve örnek olacak yeni nesillerin yetişmesini sağlamalıyız. Anne Baba olarak kendimize gelmemiz gerekiyor bunun için de bu vatan uğruna nice anne babaların canını vermiş olduğunu unutmamalıyız ve bizden sonra gelecek neslimize de unutturmamalıyız. Gelecek nesiller dinine, devletine sahip çıkacak şekilde yetişirse yarışa galip olarak başlamış olur ama yetiştirirken de evlatlarımızın okuldaki başarısına odaklanıp yarış atı olarak görmemeliyiz.
Her yaşta her yönden yarış halinde olduğumuz için dünyaya kendimizi kaptırıyoruz. Ne zaman ölüme yaklaştığımızın farkına varıyoruz ki işte o zaman pişmanlıklar başlıyor; fazla pişman olmamak için dünya peşinde yarış yaparken ahireti de unutmamak ve ailemize de unutturmamalıyız. Bize emanet edilen evlatlarımızın ahirette bizden şikâyetçi olmaması için dini bilgiler vermeye çalışmalıyız ama kendimiz ne kadar bilgili olsak da mumun dibine ışık vermediği gibi bizim öğretmemizde fazla etkili ve kalıcı olmayacaktır. İçinde bulunduğumuz yarış parkurlarına dini nasıl yaşarız yaşatırız düşüncesini de eklersek ailemizi geleceğimizi içimizde bulunan misyonerlere kurban vermemiş oluruz.
Geleceğimiz olan evlatlarımızın emin ellerde dini eğitim almalarını sağlarsak dünyalık yarışına gerek kalmaz dünya onun peşinden gelir ve yarışı kazanmış olur. Ancak bu yarışta evlatlarımıza öncülük edecek örnek olacak kişiler içinde devletin görevlendirdiği din adamlarına da büyük görevler düşmekte, görevlendirilen din adamları yüklendikleri sorumluluğun bilincinde olmalı yaşantılarıyla herkese örnek olmaları için görev verilirken gereken hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Görevlendirilen kişiler üstlendikleri sorumluluğun farkında olmadan bir yerlere getirilirse ve inanmış Müslümanlarca da olumsuz bir hareketleri görüldüğünde “yarım hoca dinden yarım doktor candan” misali insanlar camilerden uzaklaşır inancında az da olsa zayıflık olanlar dine bağlanacakları yerde sorumluluğunun gereği gibi hareket etmeyenler nedeniyle dinden uzaklaşır, olumsuz hareketler çoğaldıkça da toplumda huzursuzluklar çıkar ve herkes birbirini sorgular hale gelir.
Toplumumuzun içler acısı bir gerçeği var ve hepimiz de bunun farkındayız. Müslüman olarak kendimizi kabul ederiz ama yaşantımıza bakıldığında Müslümanlığa yakışır yaşantımız olup olmadığı tartışılır. Eksiklerimizi görmeden karşımızdaki insanın inancını sorgular ve hatalarını bulmaya çalışırız. Başkalarının inancını sorgulamadan aynada kendimize bakarsak o zaman yarışı kazanma yoluna girmişizdir.
Toplumun düzelmesi aileden başlayacağı gibi birde devletin yönetimine getirilen yetki verilen yöneticilerin idareciliğinin de etkisi olmaktadır. Şanlı Osmanlı Devletinin yönetim formülünden bir bölüm ele alırsak; yetki verilecek kişiler dış görünüşlerine göre karar verilmemekteydi çünkü yetki alan kişi eline fırsat geçince önceki halinin tam tersine hareket edebileceği düşünülerek tecrübe edilir, yetkisi olanın vicdanlı olması, aldığı mesuliyetleri yerine getirmede sadece dünya menfaatini değil ahireti de unutmaması ve adaletten şaşmaması gibi formüllerle yönetilen Osmanlı Devleti kendisiyle yarışmak isteyenlere gereken dersi vermiştir. Yaşadığımız bu zamanlarda yetkiler bahsettiğim formüllere göre verilmediğinden çalışanların sırasıyla vatandaşın karşısına farklı sıkıntılarla çıkmakta olup; bu sıkıntılar da kartopu haline geldiğinde içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.
Geçmişimizi inkâr ederek asılsız elde edilen bilgilerle suçlamanın yerine az da olsa ders çıkarmayı denesek dünya üzerinde gücü elinde tutanlarla yarış halinde olduğumuz için bütün oyunlarını bozarak Türkler dünyada düzene uyan değil düzen kuran tarafına neden geçmesin.
30.09.2019
afsar391@hotmail.com
Yorumlar -
Yorum Yaz